10 Şubat 2011 Perşembe

Küçük Bir Çocuğun Ümidini Taşıyor

Bazen insan üzerinde düşündüğü bir konu hakkında birşeyleri çok iyi vurgulamak, hakkını vermek istiyor. Bunu yapabilmek için kafasında tasarlıyor, düşünüyor, düşünüyor, kağıda ya da sözlere döküyor sonunda. Aşağıdaki yazı küçük bir çocuğun gözüyle dünyaya bakmayı, onun gözüyle gördüklerine değer vermeyi, pırıltısına pırıltı katmayı, ümidini kırmamayı anlatan çok etkilendiğim bir hikaye. İşte bazen böyle bir hikaye, anlatabileceklerimizden çok daha güzelini ifade ediyor...





"Küçük çocuk, deniz kenarında gördüğü yassı bir taşın güzelliğine hayran olmuştu.... Mutlaka bir mücevherdi bulduğu. Şekli de bir insan kalbi gibiydi. Üstelik de parıl parıl parlamaktaydı. Çocuk, taşı avuçlayıp evine koştu. Ve onu büyük bir heyecanla babasına uzattı. Adam, yavrusunun soğuktan morarmış avucundaki taşın, bir...birine sürtüldüğünde kıvılcım çıkartan bir çakmak taşı

olduğunu hemen anladı. Fakat bunu ona söyleyemedi. Küçük çocuk, rüyalarını süsleyen bisiklete kavuşmak için elindeki taşı satmak istiyor ve o paranın bir bölümüyle, bir de top alacağına inanıyordu. Fakat babası buna yanaşmıyordu. Çocuk, işin kendisine düştüğünü anladığında, tatil de simit sattığı çarşıya gitti. Kuyumcu vitrinleri, göz kamaştıran ışıkların aydınlattığı altın kolyelerle doluydu. Bir de, elindeki taşın çok daha küçük olanlarıyla süslenen pahalı yüzüklerle. Çocuk, en gösterişli mağazayı gözüne kestirdikten sonra, bir süre vitrin önünde bekledi. İçeride, dükkan

sahibi olduğu anlaşılan bir adam vardı. Müşteri olarak da, kürk mantolu bir hanım. Küçük çocuk, biraz sonra içeri girdi. Ve cebinden çıkardığı taşı dükkan sahibine uzatarak:

-Bu pırlantayı deniz kenarında buldum efendim!. dedi.

-Eğer isterseniz size satarım.

Adam, taşa uzaktan bir göz atıp:

- O sadece basit bir çakmak taşı, dedi. Bütün sahil o taşlarla doludur.

- Hayır!. diye atıldı küçük çocuk. İsterseniz ıslatın. Ne kadar parladığını

göreceksiniz.

Dükkan sahibi, zengin müşterisini kaçırmaktan korkuyor ve çocuğu kolundan tutup atmayı planlıyordu. Kadın, onun niyetini sezmişti. Çocuğun taşına yakından bakıp:

- Tam istediğim şey!. diye gülümsedi. Onu bana satar mısın?

Küçük çocuk, taşının gerçek değerini anlayan biriyle karşılaşmış olmaktan son derece mutluydu. Kadının cebine doldurduğu paralar ise, aklını başından almıştı. Defalarca teşekkür ettikten sonra, koşarak uzaklaştı. Kadın, elindeki taşı kuyumcuya vererek ona bir zincir takmasını istedi. Beli ki mücevher gibi taşıyacaktı. Dükkan sahibi, yapmış olduğu ikazı anlamadığı için, kadının aldandığını düşünüyordu. Bu yüzden de:

- Söylemiştim ama tekrar edeyim!. dedi. Satın aldığınız şey basit bir taştır.

Kadın, önce pırlanta kolyesine, daha sonra da yüzüğüne bakarak:

- Zannetmiyorum!.. dedi. O taş bence bunlardan çok değerli. Çünkü bu taş küçük bir çocuğun ümidini taşıyor."

Alıntı

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger
Sevgili Ziyaretçim,
Blogumda aradığını bulmanı ve ziyaretinin keyifle geçmesini dilerim. Sevgi ve sağlıkla...