5 Haziran 2014 Perşembe

Zayıflama sürecinde tüketilmesi önerilen besinler

Sağlıklı beslenme çok ciddi bir konu. Yaptığınız beslenme hataları yüzünden vücudunuzun işini zorlaştırıyor olabilirsiniz, kilolar alarak istediğiniz formdan uzaklaşabilirsiniz. Zayıflamaya karar verdikten sonra mutfağınızdan eksik etmeniz gereken besinler hafızalarda büyük bir yer tutar. Oysa bunların yanı sıra zayıflamayı destekleyen besinler de vardır. İç Hastalıkları Uzmanı Dr.Ayça Kaya, zayıflamaya karar verdikten sonra mutfağınızdan eksik etmemeniz gereken besinlere dikkat çekiyor.

Dr. Ayça Kaya’nın yağ yaktıran ve uzun süre tok tutan gıdalar ile birlikte önerileri:
 Yeşil çay, kırmızı biber, c vitaminli besinler, yağsız yoğurt ve su yağ yaktırıyor.
Yeşil Çay
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki düzenli olarak yeşil çay içenler, içmeyenlere göre % 45 daha yavaş kilo alıyor. Yeşil çay deneklerin iştahını kesme konusunda çok başarılı olmasa da  yağ yakımını ve kilo almayı belirgin bir biçimde yavaşlatıyor. İşte bu yüzden her gün en az 1 fincan yeşil çay tüketilmelidir.

Kırmızı biber
Kırmızı biberin içindeki Capsaicin maddesi metabolizmayı hızlandırıyor, vücut ısısını yükselterek enerji harcamaya neden oluyor. Eğer midede bir sorun yoksa yemeklere mümkün olduğu kadar kırmızı biber eklenmelidir.

C vitamini deposu kivi
 C vitamininin yağ yıkım metabolizmasını hızlandırdığı bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. Pek çok hayvan ve bitki kendi C vitaminlerini sentezleyebilirken insanlar bu vitamini dışarıdan almak zorundadır. Bir avuç para verilerek eczanelerden besin desteği ilaçları alınmasına gerek yok. C vitamini besinlerden alınmalıdır. Kivi C vitamin bakımından en zengin gıdadır. 100 gram kivide 400 miligrama kadar C vitamin bulunuyor. Kivi, turunçgillerden 4-6 kat, elmadan ise 40-50 kat daha fazla C vitamini içeriyor. Yetişkin bir insanın günlük C vitamini ihtiyacı 60 miligram olduğu düşünüldüğünde, bir adet kivi bu ihtiyacı rahatlıkla karşılıyor.

Yağsız yoğurt
 Günde üç öğün yenen yağsız yoğurt, vücudun hızlı bir şekilde yağ yakmasına yardımcı olur. İçeriğindeki yüksek kalsiyum ve protein sayesinde özellikle bel çevresi ve göbek yağlarının erimesinde sık tüketenler için ciddi avantajlar sağlıyor. Yoğurt yemeyenlerin özellikle bel bölgeleri daha kolay yağlanıyor. Ayrıca yoğurdun içeriğindeki yüksek kalsiyum ve protein kiloların sağlıklı bir şekilde verilmesini sağlıyor.

Su

Hayatın kaynağı olan su, oksijenden sonra en önemli ihtiyacımız. İnsan yemek yemeden haftalarca yaşayabilir, fakat susuz ancak birkaç gün yaşayabilir. Vücudun yüzde 65′i, kanın yüzde 92’si,
kemiklerin yüzde 22’si, beynin ve kasların yüzde 75′i sudan oluşuyor. Hücrelerin yaşamsal faaliyetleri, vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi vücudun su dengesinin korunmasıyla mümkün. Dolaşımı hızlandıran su, yağ yakımını da kolaylaştırıyor. Bu yüzden, zayıflama sürecinde günde en az 2,5 litre su içmeyi unutmayın.

beslenme1Yulaf kepeği, brokoli, beyaz lahana, yeşil kabak ve balkabağı, hayvansal protein ve sütlü kahve tok tutuyor.

 Yulaf kepeği
 Son yıllarda adı çok sık duyulan yulaf kepeği insanı uzun sure tok tutuyor. Üstelik düşük glisemik indeksi sayesinde şeker metabolizmasının da dostu. Kan şekerini çok yavaş yükselttiği için ani iştah ataklarını önlüyor, geç acıkılmasını sağlıyor. Ayrıca bir başka güzel tarafı da bağırsakların çalışmasını desteklemesi. Kabızlık sorunu çekenler mutlaka tüketmeli.

Brokoli
 İşte bilim dünyasındaki herkesin üzerinde fikir birliği sağladığı bir besin; Kanser Savaşçısı Brokoli! içeriğindeki pek çok madde sayesinde brokoli  tam bir şifa kaynağı. Vitamin, lif, kalsiyum yönünden de zengin olan brokoli aktif zayıflama sürecinde sofraların baştacı olmayı hak ediyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya, brokolinin buharda haşlanıp, küçük parçalara bölünüp, üzerine limon, çok az zeytinyağı ve baharat ile yenilmesini öneriyor.

Beyaz lahana
Beyaz Lahananın çok düşük kalori değeri, içeriğindeki yüksek lif sayesinde tok tutan gıdalar arasında olduğunu belirten Dr. Ayça Kaya ‘’ Dikkat! Lahana deyince aklınız başka yerlere gitmesin, son günlerde özellikle internette kendine ciddi bir pazar bulan lahana kapsüllerinden söz etmiyorum. Bildiğimiz pazardan, marketten alınan, öz be öz yapraklı lahanadan bahsediyorum. Pazarlama tuzaklarına sakın aldanmayın, siz siz olun her şeyin doğalını tüketin. Zayıflamaya karar verenler özellikle tüketmeli, “ben kilomdan memnunum” diyenler de haftada bir gün mutlaka yemeli. Ama zayıflayacağım diye günlerce sadece ve sadece lahana çorbası içmilmemeli…Unutmayın, beslenme denge işidir, lahanayla ömür geçmez!’’ diyor.

Yeşil kabak ve balkabağı
 Her iki kabak türü de yüksek lif içeriği sayesinde tok tutanlar listesinin gözdesi! Yeşil kabağın idrar söktürücü etkisinin yanında kabızlığı giderici özelliği de var. Potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodium ve demirden yana zengin olan yeşil kabağı çiğken rendeleyip salatalara da katılabilir. Lif zengini balkabağı da iyi bir karoten, c ve e vitamini, potasyum ve magnezyum kaynağıdır, üstelik kalorisi de düşüktür. Dr. Ayça Kaya balkabağını çok çok az suyla hiç şeker serpmeden haşlanıp, pişmiş balkabağına bol tarçın dökülerek yenilmesini tavsiye ediyor.

Sütlü kahve
Light sütle yapılan bir hazır kahve, zayıflama sürecinde mükkemmel bir içecek olacaktır. Ara öğünlerde içilebilen bir fincan kahve ile uzun süre tok kalınabilir. Ama unutulmamalıdır ki her şeyin fazlası zarar.
Hayvansal protein
Her türlü hayvansal protein metabolizmayı çalıştırarak yağları yaktırır. Aynı zamanda tok tutar. Tavuk eti, yağsız köfte, balık, yumurta, kırmızı et veya peynir günlük beslenmede mutlaka olmalıdır. Saf protein diyetlerinden uzak durulması gerektiğine önemle dikkat çeken İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya ‘’hiç karbonhidrat tüketmeden sırf protein yediğinizde belki hızlı kilo verirsiniz ama kalpte ritim bozuklukları, kemik erimesi, tansiyon, kalp-damar hastalıkları ve gut gibi hastalıklar yakanıza yapışabilir.’’diyor.

21 Mart 2014 Cuma

Down Ekinoksu

21 Mart, geceyle gündüzün eşit olduğu ilkbahar ekinoksu, bir ekinoksa daha ev sahipliği yapıyor; Dünya Down Sendromlular Günü’ne! Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen bu günde tüm dünyada, çeşitli etkinliklerle down sendromu hakkında toplumsal farkındalık yaratmak, down sendromlu bireylerin önyargıya maruz kalmasını önlemek, erken ve sürekli eğitimin önemine dikkat çekmek amaçlanıyor. Bu ekinoksu bir annenin çocuğuyla verdiği örnek mücadelenin hikayesini paylaşarak yaşıyorum...

Tülay Sarı: Fatoş Hanım , 25 ve 27 yaşlarında iki genç adamın annesisin. Oğullarından birini      am gün Down down sendromlu olduğundan habersiz dünyaya getirdin. Bize anlatır mısın, neden hamilelik sürecinde farkedilmedi ve ilk ne zaman çocuğundaki farklılığı hissettin?

Fatoş Koçak: Hamilelikte ayrıntılı testler yapılmadığı için bebeğimin down sendromlu olduğu farkedilmemişti.
Ben ilk olarak bebeğim 17 günlükken bu durumu farkettim.
T.S: Nasıl yaşadın bu farketme sürecini?
F.K: Kabullenmesi çok zor oldu, çok üzüldüm. Çocuğumun şimdi iyi bir düzeyde olduğunu söyleyebilirim; ama bu düzeye gelene kadar çok mücadele verdim.
T.S:  Çocuğunun eğitimini nasıl sağladın?
F.K: Oğlum Alper, 7 yaşından itibaren hep okula gitti. 3 yıl boyunca kaynaştırma öğrencisi oldu, Öğretmeninin desteğiyle öğrenciliğini sürdürdü. İlk başlarda velilerin tepkisi ile karşılaştık ve bu durumla öğretmeni sayesinde aştık. Ama nihayetinde çocukların dalga geçmesinin önüne geçemedik ve 3 yılın sonunda öğretmeninin önerisiyle down sendromu ile ilgili özel eğitim alması için ERAM Özüllüler Okulu’na yönlendirdik. Bu okula da 3 yıl devam etti. Sabah 9’dan akşam 4’e kadar eğitim aldığı bu okula 3 yıl boyunca her sabah oğlumla beraber gittim ve çıkış saatine kadar onu orada bekledim. Okulun taşınması ile okulunu değiştirdik ve 13 yıldır Saadet Aksu Okulu’na gidiyor. Haftada iki saat de resim yapıyor, tiyatro çalışıyor.
T.S:  Alper’in bir de kardeşi var. Kardeşinde de down sendromu riski var mıydı?  
F.K: Evet risk vardı; ama biz sağlıklı bir çocuğumuzun olmasını çok istedik, doktor kontrolünde bir hamilelik geçirdim ve Alper’in kardeşi onun doğumundan iki yıl sonra sağlıkla dünyaya geldi. Şu an 25 yaşında, üniversitede öğrenim görüyor.
T.S:  Alper’in bebekliğinde gelişimi nasıldı?  
F.K: 2,5 yaşında çişini söyledi. Yemek yemekte çok zorlanıyordu; sorun doyduğunu bilmemesi.
T.S: Alper şu an temel bakımını kendi yapabiliyor mu?
F.K: Banyosunu kendi yapamıyor; ama traş olabiliyor. Bulaşıkta bana yardım ediyor, yemek masasını hazırlıyor, evi düzenliyor.
T.S:  Genel olarak neler yapıyor ve neler yapmaktan keyif alıyor?
F.K: Bana çok düşkün. Yabancılarla sohbet etmeyi sevmiyor. Mekan değişikliklerinden çok hoşlanıyor. TV seyretmektehoşlanıyor. Kendi gibi olanlarla sohbet etmekle mutlu oluyor.
  
downT.S: Çalışma hayatından da biraz bahseder misin?
F.K: Alper, down sendromlu diğer sekiz arkadaşı gibi Bimeks’te çalışıyor. Orada ürünleri sayıyor, etiket basıyor, rafları düzenliyorlar. Bir de haftada bir gün Down Cafe’de çalışıyor.

T.S:  Annelerle paylaşmak istediğin bir önerin var mı?
F.K:  Herşeyden önce hamilelikte gerekli bütün testleri yaptırsınlar. Down sendromu ile mücadele etmeyi bırakmasınlar, çocukları hiç yılmadan çalışmalara yönlendirsinler. Teşekkür ederim.



Powered By Blogger
Sevgili Ziyaretçim,
Blogumda aradığını bulmanı ve ziyaretinin keyifle geçmesini dilerim. Sevgi ve sağlıkla...