Alternatif Anne yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Alternatif Anne yazılarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ağustos 2013 Salı

Anaokulu mu kreş mi anasınıfı mı?-1

Okul öncesi dönemde ebeveynlerin en çok üzerinde düşündüğü konulardan biri çocukların kreşe ya da ana sınıfına hangi yaşta başlamasının doğru olduğu konusudur. Başlangıç noktasına karar vermek ve yol almaktan sonra ise özellikle okula başlama yaşının öne çekilmesi ile daha da önem kazanan diğer konu, çocuğun ilkokuldan önceki yılda anaokuluna mı ana sınıfına mı devam etmesinin uygun/doğru/daha doğru olduğudur. Bununla ilgili olarak ailelerin okul arayışı, kayıt dönemleri sürecinde çokça araştırma yaptığını ve uzman görüşüne ihtiyaç duyduklarını biliyoruz. İşte bu  yazı dizisinde alanlarında uzman eğitimci, pedagog ve psikologların, okul öncesi dönemde çocuklar için anaokulunun mu kreşin mi ana sınıfının mı uygun olduğu konusunda görüşlerini bulacaksınız.
Aylin Sılığ – Uzman Psikolog – Psikolojik Danışman:
Bu yazıda önce kavramları tanımlayıp, bağımsız olmaları bakımından anaokulu ve kreş ya da bir ilkokulun bünyesinde olması bakımından anasınıfı tercih etmek konusunda netleşmeye ihtiyacı olan velilere fikir vermeye çalışayım istiyorum.
Anaokulları 3-6 yas arası çocuklara okul öncesi eğitimi veren, bağımsız yani ilkokul bünyesinde olmayan ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı, MEB tarafından denetlenen kurumlardır.
Kreşler küçük yaş gruplarına bakım hizmeti ve 3-6 yaş çocuklarına okul öncesi eğitim hizmeti veren Sağlık Bakanlığı’na bağlı, denetimi Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan kurumlardır.
Anasınıfı sadece 6 (yeni yasayla bu yaş 5 olarak ifade ediliyor olabilir) yaşa hizmet verir ve bir ilkokulun bünyesindedir.
Bir yıl sonra ilkokula başlayacak olan çocuklar açısından bu üç farklı kurumun amaçları aslında aynıdır; bilişsel (akademik), sosyal ve duygusal açıdan çocukları ilkokula hazırlamak.
Bir veli çocuğunun, ilkokula başlamadan bir yıl önce okul öncesi eğitimi almasını istiyorsa, velinin önünde 3 seçenek var demektir:
1- Anaokulu
2- Anasınıfı
3- Kreş
Burada Anaokulu ve kreş bağımsız yapılarken, anasınıfı ilkokul bünyesinde olması bakımından farklıdır.
anaokulu1Anaokulu-anasınıfı-kreş tercihini etkileyen nihai belirleyici faktorler kişiseldir. Bu nedenle tek bir doğru var anlayışından uzak durmayı tercih ederim. Bu tip kararların alınmasında, ailelerin neler düşündüğünü, nelere önem verdiğini belirlemelerine yardımcı olarak onların tercihlerini yapmasını sağlamaktan yanayım. Dolayısıyla görüşmelerimde cevaplardan çok ailelere yönelttiğim soruları daha önemli bulurum.
Benim ailelere soracağım bazı sorular şunlar olur:
  • Çocuğunuz yeni durumlara uyum sağlarken süreci nasıl yaşar?
  • Çocuğunuz daha önce herhangi bir kurumda okul öncesi eğitimi aldı mı?
Bazı çocuklar için yeni durumlar belirgin bir stres tepkisine neden olabiliyorken bazıları bu durumla daha rahat başeder. Özellikle yeni durumlara uyum sağlamakta zorlanan ve daha önce hiç okul öncesi eğitim almamış çocukların aileleri anaokulu, kreş veya anasınıfı seçmeden önce çocuklarının bu özelliklerini iki açidan değerlendirebilirler:
anasinifi11-Anaokulları ve kreşler fiziksel çevre bakımından anasınıflarına oranla çocuklar için daha avantajlı olduğundan, çocukların uyum sağlaması daha kolay olur. Diğer bir deyişle çocuklar kendilerine göre dizayn edilmiş, renklendirilmiş, büyük çocuklardan izole, bakıcı teyzelerin olduğu, daha samimi ilişkilerin kurulduğu bağımsız anaokullarında ve kreşlerde daha rahat edebilirler. Özellikle evden ilk defa ayrılan çocuklar için butik tarzdaki bu okullar ailelere daha cazip gelebilir.
2-“Çocuğum yeni durumlara uyum sağlamakta zorlanabilen bir çocuk, o nedenle kendi sınıf arkadaşlarından çocuklarla beraber ve aşina olduğu binada ilkokula başlamasını isterim” de diğer bir bakış açısıdır. İlkokul bünyesinde olmaları bakımından anasınıfları, çocuğun okulun fiziksel şartlarına, büyük çocukların varlığına alışmasına olanak sağlar. Ayrıca aileler çocuk anasınıfına giderken, okulun atmosferini görme, o yıl 1.sınıfı okutan ögretmenlerle tanışma, çocuğu 1.sınıfa giden velilerden görüş alma şansını da bulabilirler.
Bu noktalarda aileyi aydinlattiktan sonra “hangi formül size uygun?” diyerek ailenin netleşmesini sağlamayı tercih ederim.
Umarım bu yazımla belli başlı soruları kendinize sormanızı sağlayabilmiş ve devamında bir karmaşa yaşamanıza ve netleşmenize neden olabilmişimdir.

3 Şubat 2012 Cuma

Uzman Pedagog Yağlıtaş: "Montessori çocukların hayatına disiplin sokuyor"

Bu söyleşinin birinci bölümünde, Uzman Pedagog Belgin Temur Yağlıtaş’ın okul öncesi eğitim sistemi konusuyla ilgili görüşlerini paylaştık. Yazımızın bu bölümünde uzmanın alternatif eğitim sistemlerinden biri olan Montessori eğitim sisteminin amacı, temel mantığı, öğretme yöntemi ve diğer alternatif sistemlerden farklılıkları konularındaki değerlendirmelerini okuyacaksınız.

Sessizlik ve disiplinin yeri

Montessori çocuklarda öğrenme isteğini yaratmayı amaçlayan bir eğitim sistemidir. Dünyada uygulamaları vardır; Türkiye’de de oldukça bilinen bir metoddur. Ama çok az okulda hakkıyla uygulanabilmektedir. Montessorri çocuklarda öğrenme isteğini yaratmayı amaçlayan bir eğitim sistemidir. Dünyada uygulamaları vardır; Türkiye’de de oldukça bilinen bir metoddur. Ama çok az okulda hakkıyla uygulanabilmektedir. Bu sistemde sessizlik önemlidir. Sessizlikten kasıt aslında çocuğun kendini kontrol edebilmeyi öğrenmesidir. Montessorri’de yapılan çalışmalar hep bireyseldir, grup çalışmaları değildir. Çocuğun kendi kendini geliştirmesi, kendi kendine öğrenmesine yardımcı olan bir programdır. Çocuk kendi kendine bir çalışma yaparken, aynı zamanda etrafında başka çocuklar da kendi kendilerine bir şey yapmaktadır ve çocuk hem kendi öğrenir hem de öğrenen diğer çocuğu gözlemler. Ayrıca öğrenirken, başka çocuğun öğrenmesine engel olmaması açısından da sessizlik uygulaması vardır. Disiplin konusuna gelince; her metodun uygulanabilmesi için belli koşullara ihtiyaç vardır; dolayısıyla tabii ki başlangıçta çocuğun uyum döneminde sessiz ol, buraya odaklan, etrafına bakma gibi bir disiplinin içine sokmak zaten doğru değildir. O nedenle o uyum dönemini iyice atlattıktan, böyle bir çalışmayı devam ettirebileceği hale geldikten sonra çocuklara Montessorri programını uygulamaya başlıyoruz. Onun öncesinde alışma döneminde materyallerle tanıştırıyoruz, çalışan çocukları izletiyoruz. Çocuk yapmak istemiyorsa zaten zorlamıyoruz.
Buradaki disiplin, yaptığı çalışmayı sürdürebilmesi için gerekli kuralları öğrenmesidir. Bir yandan bu iç disiplini de sağlıyor ki, bir çocuğun eğitimindeki en önemli şey iç disiplindir. Bu dönemde iç disiplini edinmeleri çok önemli. Montessori’de çocukların kendi önlerindeki faaliyetten keyif almaları ve onu sürdürmeye istekli olmaları sağlanıyor.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Eğitim ve okul anlayışına pedagog yorumu


Uzman Pedagog Belgin Temur Yağlıtaş’tan, geçtiğimiz ay Alternatif Anne olarak enine boyuna irdelediğimiz eğitim sistemimizi, okul öncesi eğitimde özel ve devlet okullarının izlediği yolları değerlendirmesini istedik...

Okul öncesi eğitim alternatiflere daha açık

Yağlıtaş, devlet ve özel anaokullarında eğitimin içeriğini, üniteleri, konuları tamamıyla MEB’nın belirlediğini, o nedenle her anaokulunda müfredatın aynı olduğunu söyledi. Sadece özel okullar ve devlet anaokulları arasında değil, tüm kurumlar arasında farklılıklar olabildiğini belirten Yağlıtaş, özellikle okul öncesi eğitimde ilköğretime nazaran esneklikler verildiği, bu esneklikle değişik metodlar uygulanabildiğini söyledi.
“Aynı konuyu değişik yollarla öğretebilirsiniz. Esneklik sayesinde daha serbestiz, yaratıcılığa izin veren bir sistem var. Özel okullar ellerindeki imkanlarla çocuklar için daha keyifli ve kolay öğrenmeye yönelik daha modern metodlar kullanmaya gayret ediyorlar” dedi.

Standardizasyon iyi, denetim eksikliği kötü

Milli Eğitim Bakanlığı yönlendirmelerinin, programlarının gidişatını olumsuz etkilemediğini belirten Yağlıtaş, “ Bütün okullarda okul aile birliği, satın alma komisyonu gibi ortak yapılar var. Daha küçük okullarda görevli personel ve öğretmenlerin sayısı az oldugu icin kurulacak komisyonda da ayni isimler yer aliyor. Bu nedenle daha küçük okullara özel yönetmelikler çıkarılması gerektiğini düşünüyorum” dedi. Belgin Temur Yağlıtaş, bu konudaki geçmişten gelen deneyimlerini ise şu şekilde özetledi:

8 Ocak 2012 Pazar

Resim yaparak hayatın renklerini keşfedin

Geçtiğimiz yıl, çocuğumla geçirdiğim tam zamanlı günlerime bir soluk ara vermek, kendime zaman ayırmak için resim kursuna gittim. Yıllar önce üniversitelerin özel yetenek sınavlarına hazırlanmak için desen dersleri almış, bundan müthiş keyif almış, fakat o hazırlık döneminin ötesinde devam edememiş, hayatıma çok farklı bir yön vermiştim. O zamanlardan ilgim var resime.

Bunca yıl ara verdikten sonra, aslında daha önce aldığım ahşap boyama derslerine devam etmek üzere yola çıkmışken, kendimi resim kursunda buluverdim. Tam gün bir resmin başında oturmak, sadece ona konsantre olup öğrenilen teknikleri uygulamak, renklere dalmak ve ortaya çıkanlara hayretle bakakalmak...Çok keyifli bir deneyim gerçekten de.
Yazının devamı 

4 Ocak 2012 Çarşamba

Çocuğunuzun bir hobisi olsun



Biz yetişkinler için hobi, yaşantımızda zorunlu olarak yaptığımız şeylerin dışındaki eğlenceli, mutluluk verici işlerle uğraşmaktır. Hobiler hayatımıza renk katar, bize pozitif duygular hissettirir. Ayrıca kendimizi tanımamıza da katkıda bulunur, kendimizi ifade etme fırsatı verir.

Çocukluk döneminin en önemli hobisi oyun. Aslında oyun, çocukluğun en önemli uğraşı, yaşamı öğrenme ve becerileri geliştirme yolu. Çocuklar fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal olarak oyunla gelişiyor.
Çocuklar anne ve babalarını taklit ederek öğreniyor. Bu nedenle anne ve babaların hobileri onları yönlendiriyor. Ebeveynler kitap okuyorsa çocuk da kitapları seviyor, fotoğraf çekmekle ilgileniyorsa çocuk da onunla birlikte fotoğraf çekiyor.

Çocuklarımız yaşlarına ve gelişimlerine uygun aktivitelerle eğlenirken farkında olmadan ilerleyen yaşlarda edinecekleri hobileri ve yetenekleri konusunda gelişiyorlar.Edindikleri hobiler, gelecekteki hayatlarını, kariyerlerini, arkadaş ve eş seçimlerini etkiliyor, hayat tarzlarına yön veriyor. Oyun oynarken onları iyi gözlemlemek ve teşvik etmek, yeteneklerinin gelişimini, değişimini izlemek önemli.
Çocuğun yetenekli olduğu ve keyif aldığı bir hobi ile uğraşması, eğlenceli vakit geçirmesini sağlamanın yanında, becerisini sergileyip yaratıcı ve başarılı olabildiğini gördüğünden kendine güvenini de destekliyor. Bir müzik aletini çalmak, tiyatro çalışması içinde olmak, resim yapmak, dans etmek, bireysel veya takımla yapılan bir spor dalıyla ilgilenmek, bilim ve teknolojiye yönelik bir kursa devam etmek çocukları yönlendirebileceğimiz hobi alanlarıdır.

Çocukları bir faaliyete yönlendirirken nelere dikkat etmeli?

20 Aralık 2011 Salı

Çocuklarınızın yaşlarına göre hobiler


Bebeğinizin doğumundan itibaren gelişimini, oyun ve oyuncaklara yaklaşım ve tepkilerini izleyerek, hobi alanlarını tahmin etmeniz mümkün. Bebeklerin aylarına göre oynadıkları oyunlar, seçeceği hobi alanlarının ipuçlarını veriyor. Bebeğiniz hareketi çok seviyorsa, spor gibi dinamik hobilere yönlendirebilirsiniz. Hareketten daha çok araştırmacı bir ruha sahipse, onu bilime yönlendirebilirsiniz. Bu yönlendirmeleri yapabilmek için, çocuğunuzu bebeklik döneminden itibaren çok iyi gözlemlemeli, kendi tercihleriniz yerine onun becerileri ve ilgi alanlarına göre bir hobi edinmesini sağlamalısınız .

Çocuğunuza hobi kazandırmak için uygun zaman dilimi ilk çocukluk dönemi; yani 0-6 yaş dönemidir. Onları iyi gözlemleyerek, yeteneklerini tanıyarak sevecekleri hobi alanlarına yönlendirmeli, teşvik etmelisiniz. Kendi yeteneklerini keşfetmesi ve sevip sevmeyeceğini anlayabilmesi için deneyim şansı vermeniz ve desteklemeniz gerekiyor. Öğrenme isteklerinin kalıcı olması ve mutlu bir çocuk olması için, edindikleri hobi konusunda yeterince teşvik ve takdir etmeli. Devami
Powered By Blogger
Sevgili Ziyaretçim,
Blogumda aradığını bulmanı ve ziyaretinin keyifle geçmesini dilerim. Sevgi ve sağlıkla...