28 Mayıs 2011 Cumartesi

Gününüz Bir Shay Günü Olsun!






Aşağıdaki yazı bugün mail kutuma geldi. Yazıyı okudum, düşündüm, düşündüm...
Bence bu yazıyı birçok insan okumalı, o nedenle bu yazıyı, birçok insana ulaşmasını dileyerek, bloguma ekliyorum.


" Ne yapardiniz? Karari siz verin.

Sorum şu: Aynı kararı siz verir miydiniz?



Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul icin bağıs toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı. Okula kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu: 'Dışardaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğa herşeyi mükemmel bir şekil ve sırada yapıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. Oğlumda doğal olması gereken şeyler nerede?'



Bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar.



Baba devam etti. 'Ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranış şekillerinde kendini gösteriyor.'



Ve sonra aşağıdaki hikayeyi anlatmaya başladı:



Shay ve babası bir gün parkta Shayin tanıdığı birkaç çocuğun baseball oynadıklarını gördüler.

Shay sordu, 'Acaba oynamama izin verirler mi?'

Shay'in babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu.

Shay'in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla birşey

beklemeyerek) Shay in oynayıp oynayamayacağını sordu. Çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra 'Şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım' dedi.



Shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım t-shirtini giydi. Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu gördüler. Sekizinci turun sonunda Shay'in takımı birkaç puan kazandı ama hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.

Dokuzuncu turun sonunda Shay'in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay'e gelmişti.



Bu noktada Shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar? Şaşırtıcı bir hamleyle Shay'e sopayı verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır olduğunu biliyorlardı çünkü bırakın topa vurmayı Shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu.



Ama Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şanslarını bir kenara bırakarak Shay'e bu fırsatı tanıdıklarını görünce birkaç adım öne giderek yumuşak bir şekilde topu Shay'e doğru fırlattı. İlk topa Shay zorlukla sopayı savurdu ama ıskaladı. Atıcı tekrar birkaç adım öne doğru geldi ve topu yine yumuşak bir şekilde Shay'e doğru attı. Shay sopayı savurdu ve hafifçe topa dokunarak yere atıcıya doğru vurdu.



Oyun şimdi bitecekti. Atıcı topu yerden aldı ve ilk kaledeki adamına

kolaylıkla atabilecek ve Shay'i sobeleyerek oyunu bitirebilecekti.



Ama atıcı topu aldı ve ilk kaledeki adamının başının üzerinden diğer takım arkadaşlarının erişemeyeceği yere fırlattı.

Tribünlerdeki herkes ve iki takımda bağırmaya başladılar, 'Shay, ilk kaleye koş, ilk kaleye koş!' Shay hayatında hiç bu kadar uzağa koşmamıştı ama ilk kaleye gidebildi. Şaskınlıktan büyümüş gözleriyle yere çöktü.



Herkes bağırmaya devam etti, 'İkinci kaleye koş, ikinci kaleye koş' Nefes nefese Shay zorlukla ikinci kaleye koşabildi. Shay ikinci kaleye geldiği sırada açık sahada diğer takımdan biri topu almıştı ... takımın en küçüğü olan bu çocuk kahraman olma şansını elinde tutuyordu. Topu ikinci kaledeki adamına atabilirdi ama top atıcısının niyetini anladığından o da kasıtlı olarak topu üçüncü kaledeki arkadaşının başının üzerinden attı.



Herkes bağırıyordu, 'Shay, Shay, Shay, bütün yolu koş Shay'



Karşı takımdan birinin yardım ederek onu üçüncü kaleye doğru döndürmesiyle Shay üçüncü kaleye koşabildi, 'Üçüncüye koş! Shay, üçüncüye koş!'



Shay üçüncüye gelirken diğer takımdakı çocuklar ve seyirciler ayağa

kalkmışlardı ve bağırıyorlardı, 'Shay, hepsini koş! Hepsini koş!' Shay

hepsini koştu ve oyunu takımı için kazanan bir kahraman olarak herkes tarafından alkışlandı.



'O gün', dedi babası, gözlerinden yaşlar aşağıya doğru süzülerek,

'iki takımdaki çocuklar da dünyaya bir parça sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar'.



Shay bir sonraki yaza yetişemedi. O kış öldü. Bir kahraman olduğunu ve babasını mutlu ettiğini ve eve geldiğinde annesinin de gözyaşları içinde onu kucakladığını asla unutmadı.






Bilgin bir adam bir zamanlar demiş ki: Her toplum, kendilerinden daha az şanslı olanlara nasıl davrandığıyla değerlendirilir.





Gününüz bir Shay günü olsun! "
 

17 Mayıs 2011 Salı

Çilekli Tatlı

Çilek mevsiminde özlediğimiz çilekli lezzetleri tatmak, ikram etmek ne güzel değil mi? Kısacık bir zamanda hafif bir tatlı yapmak isterseniz, aşağıdaki tarifi denemelisiniz!





Posted by Picasa

Tarif 4 kişilik ama epeyce doyurucu 4 kişilik porsiyonlar bunlar; dilerseniz daha küçük 8 kişilik porsiyon da hazırlayabiirsiniz.



Malzemeler:
  • 3,5 bardak süt 
  • Yarım su bardağı un
  • Yarım su bardağından az şeker
  • 1 çorba kaşığı haşhaş
  • 8-10 adet çilek 
  • 4 tane Eti Burçak bisküvi
  • 1 dilim kek
  • Yarım paket kakaolu krem şanti

Yapılışı:

3 bardak süt, un ve şekeri bir tencereye koyup karıştırarak pişirin, haşhaş ekleyip karıştırın ve soğutun. Yarım bardak sütle yarım paket krem şantiyi bir kapta mikserle çırpın. Kaselerin içlerine Eti Burçak bisküvi ve ufaladığınız kekleri paylaştırıp üzerlerine bir iki kaşık süt gezdirerek ıslatın. Hazırladığınız haşhaşlı kremayı kaselere paylaştırıp üzerlerine küçük küçük doğradığınız çilekleri dizin ve en üstüne de krem şantiyi paylaştırın ve hazırladığınız tatlıları soğutup servis yapın.

Kremanın içindeki çıtırtılı haşhaşlar çileklere çok yakıştı:) Afiyet olsun!

  

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Dereotlu Açma

Eski işime giderken sabahları pastaneden dereotlu poğaça alıp onları afiyetle yer, sonra onları eritmek için yürüyüş yapardım, oradan da ofise...Açıkçası işimin tek keyifli yanı bu gidiş kısmıydı:) O poğaçaların tadı hala damağımdadır. İşte aşağıdaki tarif, bana o lezzeti hatırlatıyor!





Malzemeler:

  • 1 bardak süt
  • Yarım paket kuru maya
  • 1 tane kesme şeker
  • Aldığı kadar un
  • 2 çorba kaşığı yumuşak tereyağ
  • 1 çay bardağı sıvıyağ
  • 1 tutam tuz
  • Dereotu
  • Üzerine yumurta sarısı

Yapılışı:

Parmağınızı yakmayacak sıcaklıktaki 1 bardak sütün içine maya ve şekeri ekleyip karıştırın. Bardağı bir havlu ya da örtüye sarıp sıcak bir yerde mayalanmasını bekleyin. Daha sonra mayalanmış süte unu ve diğer malzemeleri ekleyip yoğurun, hamurdan dilediğiniz ölçüde parçalar kopararak şekil verin ve üzerine yumurta sarısı sürün. Önceden ısıtılmış 175 derecelik fırında 20-25 dakika pişirin.

Tarif defterinizde yer almasını isteyeceğiniz bu lezzet, uzun süre taze kalabiliyor ve yumuşacık oluyor. Afiyetle... 







9 Mayıs 2011 Pazartesi

Anneler Günü




Benim canım annem,

Bugün seni çok özledim, hergün olduğu gibi. Bugün seni ne çok aradım...

Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar...Anneciğim...Seni mutlu günümde de dertli günümde de çok arıyorum.

"Anne olunca anlarsın" derdin ya...Ah ne doğru demişsin, canım annem. Yavrum ateş içinde, ben onu iyileştirmeye çalışırken, benim ateş gecelerimde ,başucumda nöbet tutarken gözyaşlarını gördüğümde "neden ağlıyorsun anneciğim" diye sorduğumda hemen toparlanıp "ağlar mıyım hiç, gülüyorum" diyerek gücünü toparladığını hatırlıyorum...Canım anam.

Sen benim için hayatta güçlü olmanın ne demek olduğunu öğretenimsin. Bitmek bilmeyen sevginle benim içimi sarmalayan, kahkahanla kalbimi ısıtansın. Büyüdükçe sen benim kuzum oldun ya, kuzum diye seni sevdiğimde bana pırıl pırıl çocuk gibi parlayan gözlerle bakan canım annemsin. Pamuk şekerle sevinirsin çocuk gibi, canım annem. Sen benim arkadaşım, sen yolumu aydınlatan ışığımsın. Sen, her zaman beni yüreklendirensin. Yanıbaşımda olmasan da her an herşeyinle yanımdasın. Ne kadar üzsem, yine de içtenlikle bağışlayanımsın. Canım babam ve sen, sınırsız sevginizle anne baba olmanın ne demek olduğunu öğrettiniz bana. İyi ki varsınız!...



Anne kalbi çocuğun okuludur. H. W. BEECHER

Anne, hayatın sonsuzluğudur. (EMILE ZOLA)
Powered By Blogger
Sevgili Ziyaretçim,
Blogumda aradığını bulmanı ve ziyaretinin keyifle geçmesini dilerim. Sevgi ve sağlıkla...